1700’lü yıllarda prezervatif bahsinin geçiyor olması kulağa garip gelebilir. Ancak prezervatifin tarihi bu yıllardan bile öncesine dayanıyor. İlk örneklerine Antik Mısır’da rastlanan prezervatifin atalarından bir diğerinin izi ise günümüzden 4.000 yıl önceki Çin’e kadar sürülebiliyor. Pek tabii her medeniyetin prezervatif için farklı fikirleri vardı. Çinliler prezervatif olarak zeytinyağıyla yağlanmış ipek kartlar kullanırken Antik Yunan ve Roma, prezervatif üretiminde hayvan derisinden yararlanıyordu. Yöntemleri farklı olsa da bu eski medeniyetleri korunmaya yönelten temel güdü hep aynı oldu: Gebelikten korunma.
Yıllar ilerledikçe cinsellik hamilelikten çok daha tehlikeli şeylere gebe olmaya başladı ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar ortaya çıktı. 16. yüzyılda Avrupalıların “Fransız belası” adını verdikleri frengi hastalığı, ortalığı kasıp kavurmaya başladı. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların en belalısı belki frengiydi ama kendisi bu yolla bulaşan tek bela da sayılmazdı.
Cinsel yolla bulaşan hastalık sayısının arttığı ve durdurulamaz bir şekilde yayıldığı bu yıllar prezervatifin öneminin kanıtlandığı yıllar oldu. İtalyan anatomi uzmanı ve cerrah Gabriele Falloppio, frengi hastalığına karşı mücadelede prezervatifin çok önemli bir silah olduğunu fark etti ve tüm dikkatleri çekmeyi başararak prezervatifi olması gerektiği yere getirdi. 19. yüzyılda kauçuk ağcının özünü işlemeye yönelik yöntemin geliştirilmesiyle modern prezervatifin temelleri de atılmış oldu.